Автор работы: Пользователь скрыл имя, 02 Ноября 2011 в 20:36, курсовая работа
Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin yüzölçümü olarak en küçük bölgesidir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinden biridir. Güneydoğu Torosların güneyinden Suriye sınırına kadar olan yerleri kaplar. Bölgede etli ve baharatlı yiyeceklere sahip olan zengin bir mutfak kültürüne sahiptir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin 8 ili vardır:
Başlığın diğer anlamları için Güneydoğu (anlam ayrımı) sayfasına bakınız.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi,
Türkiye'nin yüzölçümü olarak en küçük bölgesidir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin yedi coğrafi bölgesinden biridir. Güneydoğu Torosların güneyinden Suriye sınırına kadar olan yerleri kaplar. Bölgede etli ve baharatlı yiyeceklere sahip olan zengin bir mutfak kültürüne sahiptir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin 8 ili vardır:
Adıyaman
Batman
Diyarbakır
Gaziantep
Mardin
Siirt
Şanlıurfa
Bölgenin kuzey kesiminde Toros
dağ sırasının güney yamaçları ile birlikte ikinci bir
kıvrımlı dağ kuşağı uzanır. Bölgenin ortasında 1938
m yükseltiye sahip sönmüş Karacadağ Volkanı yer alır.
Bölgenin batısında ise Gaziantep Platosu üzerinde yükselen Kartal
Dağları önemli yükseklik yapar. İç kesimlere gidildikçe iklim
karasallaşır.
Karadağ’ın batısında
Harran, Suruç, Ceylanpınar ve Birecik ovaları yer alır. Dicle
nehri ve kollarının toplandığı Diyarbakır Havzası geniş
olmayan ancak çok verimli bir ovaya sahiptir.
Karacadağ’ın batısındaki
Şanlıurfa, Gaziantep, Adıyaman platoları Fırat ve kolları
tarafından derin bir şekilde yarılmıştır. Karacadağ’ın doğusu
ise daha engebeli bir yapı gösterir. Bu bölümün güneyinde
Mardin-Midyat Eşiği yer alır.
Bölgenin iki önemli akarsuyundan
biri olan Fırat, kaynağını Doğu Anadolu Bölgesi’nden alır.
Bölgede ise Toroslar’dan gelen Kahta ve Karadağ’dan gelen küçük
akarsularla beslenir. Güneydoğu Toroslar’ın güneye bakan yamaçlarından
birçok kol halinde çıkan Dicle Nehri ise bölgenin diğer önemli
akarsuyudur. Her iki akarsu da Basra Körfezi’ne sularını boşaltırlar.
Bölgede doğal oluşumlu göl
yoktur. Ancak Fırat ve Dicle üzerinde kurulmuş baraj gölleri
bulunmaktadır. Bölgenin ve ülkenin 2. en büyük baraj gölü olan
Atatürk Barajı bu bölge sınırları içinde yer alır.
Bu bölümde Akdeniz iklimi
görülür. Bölgenin içlerine doğru iklim karasallaşır. Kış sıcaklık
ortalaması, Dicle Bölümü'ne göre daha yüksektir. Bölümün kış
sıcaklık ortalaması 0 °C'nin altına pek düşmez. Yağış en fazla
kış mevsiminde görülür. Yıllık yağış tutarı 700 mm dir. Yaz
aylarında yağışların azalması ve sıcaklığın yüksek olması
kuraklığı arttırmıştır. İç kesimlerde karasal iklim görülür.
Adıyaman, Adıyaman ili'nin
merkez ilçesi ve aynı ilçedeki şehirdir.
Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'nde Fırat Nehri'nin batısında yer almaktadır. Adıyaman
merkez ilçesinin güneyinde Atatürk Barajı gölü ve Şanlıurfa,
doğusunda Kahta, kuzeydoğusunda Sincik, kuzeyinde Çelikhan, batısında
ise Tut ve Besni ilçeleri vardır. Adıyaman, Şanlıurfa, Gaziantep,
Şırnak, Siirt, Batman ve Mardin illerini içine alan topraklardaki
sulama ve enerji üretimine yönelik bir proje gerçekleştirilmiş
ve bu proje GAP olan Güneydoğu Anadolu Projesi'dir. Bu proje uygulamaya
konulmasından dolayı su altında kalmış antik yerleşim bölgelerinde
arkeolojik araştırmalar yapılmıştır. Coğrafi yapısı nedeniyle
binlerce yıl önce parlayıp sönen eski medeniyetlerin bir kavşak
noktası olduğu için insanlık tarihi boyunca eşi az görülen medeniyetlere
ev sahipliği yapmıştır. Kommegene Krallığı'na ait kalıntılar
ise Nemrut Dağı'nda yer alır. İlçe nüfusu 2008 yılına göre
197.014'tür.1945'te 10.000 olan nüfusu 1990'da 100.045'e, 2000'de
178.538'e, 2010'da 202.735'e çıkmıştır.Konu başlıkları [gizle]
Ulaşım
Adıyaman'a karayolu ile Şanlıurfa,
Malatya, Kahramanmaraş ve Diyarbakır olmak üzere beş güzergahtan
gidilir. D-360 karayolu Adıyaman'ı Kahta-Siverek üzerinden Diyarbakır'a
ve Gölbaşı-Pazarcık üzerinden Kahramanmaraş'a bağlar. Adıyaman'ın
Gölbaşı , Malatya Kahramanmaraş - Gaziantep karayolu ulaşımı
Gölbaşı üzerinden sağlanır. Demiryolu ulaşımı da Gölbaşı
ilçesinden yapılmakta olup, Malatya - Fevzi Paşa demiryolu bu İlçeden
geçmektedir. Adıyaman Havalimanından uçak seferleri bulunmaktadır.
Adıyaman'dan geçen, Şanlıurfa, Diyarbakır dahil Güneydoğu illerini
birbirine bağlayan karayolu, Gerger İlçesine bağlı Güzelsu köyündeki
feribot seferleri ile Şanlıurfa ve Siverek İlçesi'ne bağlanır.
Adıyaman, Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nin batısında yer alan, tarih sahnesindeki yeri ilk insanlara
dek uzanan, pek çok değişik kültüre merkezlik etmiş olan gerçek
bir kültür ve turizm kentidir. Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden
biri olan Adıyaman toprakları üzerinde, insanlık tarihinin bütün
dönemlerinde yaşanmışlığa dair bulgular elde edilmiştir.
Tarih boyunca çeşitli devletler
arasında el değiştiren Adıyaman İli, M.Ö. 3000-1200 yıllarında
Hititler, 1200-700 yılları arasında Asurlular, 750-600 arasında
Frigler, 600-334 yılları arası Persler, 334-69 yılları
arası Makedonlar, 69-M.S. 72 yılları arası Kommagene Krallığı,
72-395 yılları arası Roma İmparatorluğu, 395-670 Bizans (Doğu
Roma) İmparatorluğu, 670-758 yılları arası Emeviler, 758-926 Abbasiler,
926-958 Hamdaniler, 958-1114 yılları arası yeniden Bizanslılar,
1117-1204 Eyyubiler, 1204-1298 yılları Anadolu Selçukluları, 1298-1516
Memluklular arasında el değiştirdikten sonra 1516 tarihinde Osmanlı
İmparatorluğunun egemenliğine girmiştir.
Tarih boyunca ev sahipliği
ettiği sayısız medeniyetten gelen değerleriyle Adıyaman İli, bugün
Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli turizm merkezlerinden biri olarak,
dünyanın her yerinden gelen konuklarını ağırlamaktadır.
Diyarbakır
Diyarbakır (Osmanlı
döneminde: Amid, Diyar-i Bekr), Türkiye'nin Güneydoğu Bölgesinde
yer alan ve tarihî bir şehirdir. Diyarbakır kent merkezi yaklaşık
9 bin yıllık bir geçmişe sahiptir. Diyarbakır kent merkezi 4 ilçeye
ayrılmıştır. Bunlar: Bağlar, Kayapınar, Sur ve Yenişehir'dir.
Diyarbakır, Güneydoğu Anadolu
Bölgesi'nin orta kısmında, El Cezire'nin (Mezopotamya) kuzeyinde
yer almaktadır. Doğuda Batman ve Muş, batıda Şanlıurfa, Adıyaman,
Malatya, kuzeyde Elazığ ve Bingöl, güneyde ise Mardin illeri bulunmaktadır.[8]
Akarsular
Diyarbakır şehrinin
en önemli akarsuyu Elazığ ili sınırları içinden çıkan Dicle
nehridir. Nehir, Diyarbakır şehrinin bulunduğu lav sahanlığının
doğu kesimine paralel akar. Burada nehir vadisinin tabanı 600 m’ye
iner. Diyarbakır’ın güneyinde 8 km mesafede doğuya yönelir.[13]
Dicle, Diyarbakır ilindeki akarsuların tümüne yakınını toplar.
Yalnızca ilin kuzeybatı köşesindeki küçük bir alanın suları
Fırat ırmağına gider.[9]
Ulu Cami, Diyarbakır
Safa Camii [değiştir]
Palu (Parlı) Camii ismi de verilen yapı 1532 yılında yapılmış bir Akkoyunlu eseridir. Çini ve motiflerle süslenmiş çok zarif olan minaresinin son zamanlara kadar kılıfla muhafaza edildiği söylenmektedir. Batısında büyük Hekim Muslihiddin-i Lari’nin mezarı vardır.
Behram Paşa Camii [değiştir]
Ana madde: Behram Paşa Camii
Behram Paşa Camii, 1572 yılında Diyarbakır Valisi Behram Paşa tarafından Mimar sinan’a yaptırılmış Osmanlı eseridir. camiinin yapımına kapısı üzerindeki kitâbesine göre 972 (1564-65) yılında başlamış ve 980 (1572) tarihinde tamamlamıştır. Ayrıntılarıyla Diyarbakır’ın yerel mimarisini yansıtan yapı, boyutlarıyla İstanbul’daki sadrazam camilerinden geri kalmıyor Caminin çok süslü minberi bir sanat harikasıdır. Tamamen kesme taştan yapılmıştır. tek kubbeli bir yapıdır. Sakıflı son cemaat yeri, aynı üslupta yapılmış önündeki şadırvanı ile sütunlu bir saray girişini anımsatmaktadır. Bu tip sakıflı girişlere Osmanlı Dönemi yapılarında rastlanmakla birlikte burada olanakların sonuna kadar zorlandığını görüyoruz. Güneye özgü taş işçiliğinin eklenmesi, yerel özelliklerin katılmasıyla Osmanlı Mimarisinin ana şemalar kalmakla beraber bulunduğu yerlerde yerli geleneklerle beslenerek, az da olsa değişik bir karaktere büründüğünü izlemekteyiz. Giriş kapısının üstündeki sağ ve sol sahanların ters düzeninin bugünkü inşaatlarda kullanılan modern sıkıştırma usulünün günümüzden 400 sene önce taş inşaatına tatbiki suretiyle yapılması fen adamlarının dikkatini çekmekte ve takdirini kazanmaktadır. 5 Mayıs 1828’de Behram Paşa Camisi minaresine yıldırım düştü ve ancak 1930’da onarılabildi.
Nebi Camii [değiştir]
Akkoyunlu eseri olup, 15. yüzyıldan kalma taşla örtülü tek kubbeli bir camiidir. Minaresinde Muhammed'den (Kaalen Nebiye) diye bahseden kitabelerin çokluğundan dolayı Nebi veya Peygamber Camii denildiği sanılmaktadır. 1530 yılında Hacı Hüseyin adlı bir kasap tarafından yaptırılan minaresi 1960 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce yeri değiştirilerek onarılmıştır.
Fatihpaşa Camii [değiştir]
Kurşunlu Camii’de denilmektedir. 1516-1520 yılları arasında şehrin ilk Osmanlı valisi Diyarbakır’lı Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. ilk Osmanlı eseridir. Duvarları çok güzel Osmanlı çinileri ile kaplıdır. Mihrabı ve minberi görkemli bir sanat yapıtı olan camii’nin ayrıntıları Selçuklu tarzındadır. Cumhuriyet devrinde onarılan camii’nin yanında bir de türbe vardır. Daha önce çok geniş olan cami havlusu doksanların ortasında bölünmüştür. Cami bünyesinde bir kûmbette bulunmaktadır.
Hüsrevpaşa Camii [değiştir]
Osmanlı devri Diyarbakır
Valilerinin ikincisi olan Hüsrevpaşa tarafından 1512-1528 tarihleri
arasında yaptırılmıştır. Bina önce Üsreviye Medresesi adı ile
yaptırılmıştır. Kesme taştan yaptırılmış olan minaresi Selçuklu
tarzında olup, sarkıtlarla süslüdür.
Melik Ahmet Camii [değiştir]
Melik Ahmet Paşa tarafından 17. Yüzyılda yaptırılmıştır. Tümü çiniden yapılmış mihrabı çok ilgi çekicidir. Minaresine yarıya kadar birbirini görmeyen iki merdivenle çıkılır, yarıda bu iki merdiven birleşir. Kaidesinin süslemeciliği oldukça inceliklidir. Çini mozaiklerle süslü kabartmalar ince ve ustalıklı bir beğeni örneğidir.
İskender Paşa Camii (Merkez)
Diyarbakır’da İskender
paşa Mahallesi’nde bulunan bu camiyi Diyarbakır’da 14 yıl valilik
yapan İskender Paşa 1551 yılında yaptırmıştır. Bazı yazmalarda
bu caminin Mimar Sinan eseri olduğuna dair bilgiler bulunuyorsa da
Mimar Sinan’ın eserlerini derleyen Tuhfetûl Mimarin’de ismi geçmemektedir.
Osmanlı mimarisinde belirli
bir plan tipinin uygulandığı bu caminin önünde şadırvanı,
doğusunda da türbesi bulunmaktadır. Son cemaat yeri dört sütun
ve köşelerdeki L şeklinde ayakların taşıdığı beş bölümden
meydana gelmiştir. Sivri kemerlerle birbirine bağlanmış olan sütunların
başlıkları oldukça sadedir.
Kare planlı, 14,76 x 14,76
m ölçüsündeki ibadet mekanının üzeri merkezi bir kubbe ile
örtülüdür. Buradaki tromplar da çok aşağıdan başlamakta ve
ortası bir çizgi ile ikiye ayrılmaktadır. Trompların arası da
birer kemerle birbirlerine bağlanmıştır. Bu tromplara dayanan kubbe
dışarıdan onaltıgen bir kasnağa oturmaktadır.
Mihrap taştan olup mukarnaslıdır.
Osmanlı mihraplarının bir benzeridir. Minber orijinalliğinden
uzaklaşmış ahşap bir eserdir.
İskender Paşa Camisi Erken Osmanlı devri mimarisinin özelliklerini taşımasına rağmen, bir bakıma da Diyarbakır camilerinin etkisinde kalarak yapılmıştır. Caminin sol tarafına silindirik gövdeli, tek şerefeli taş minare eklenmiştir.
Dört Ayaklı Minare [değiştir]
Akkoyunlu Kasım Han tarafından yaptırılan Şeyh mutahhar Camii’sinin dört ayaklı minaresi yekpare dört sütun üzerinde inşaa edilmiş ilginç anıtlardandır. Minarenin sütunları altından yedi defa geçenin her dileğinin yerine geldiğine inanılır.
Mes'udiye Medresesi [değiştir]
Ulu Camii’nin kuzeyinde ve camii’ye bitişiktir. 1198 yılında Artuklu Melikül Mesut Kutbudin Ebu Muzaffer Sokman zamanında inşaasına başlandığı üzerindeki kitabeden anlaşılmaktadır. Motif ve kitabeleriyle çok değerli bir sanat eseri olan medresenin avlusundaki mihrabın iki yanına ustaca yerleştirilmiş döner taş sütunlar binanın herhangi bir yerinde meydana gelecek çökmeyi veya kaymayı tespit için konulmuştur. Bina kesme taştan iki katlı olarak yapılmıştır. Mesudiye medresesi içinde öğrenim yapılan Anadolu’nun ilk üniversitesidir.
Zenciriye Medresesi [değiştir]
Sincariye Medresesi’de denilir. Bina 1198 yılında yapılmış olup, mimarının adı isa Ebu Dirhem’dir.
Diyarbakır Meryem Ana Kilisesi'ndeki Ephrem the Syrian ikonu.
Meryem Ana Kilisesi [değiştir]
3. Yüzyıldan kalmadır. Zamanla birçok onarım görmüş olup, Bizans devrinden kalma mihrabı, Roma biçimi kapısı ilginçtir. Kilisede bazı azizlerin türbesi bulunmaktadır. Şehrin en güzel Süryani Kadim Yakubi mezhebi kilisesidir. Diğer bir kilisede Keldani Kilisesidir.
Diğer Önemli Camiler [değiştir]
Ömer Şaddat Camii, Kadı Camii, Hacı Büzürk Camii, Arap Şeyh Camii, Lala Kasım Camii, Kurt İsmail Paşa Camii şehrin diğer önemli camileridir.
Müzeler [değiştir]
Arkeoloji Müzesi [değiştir]
Diyarbakır'da ilk müze 1934 yılında Ulu Cami'nin devamı olan Zinciriye Madresesi'nde açılmıştır. 1985 yılında ise Elazığ caddesi üzerinde bulunan Dedeman Oteli arkasında bulunan yeni yapısına taşınmıştır.Müzede Diyarbakır yöresinden kazılar,satın alma ve müsadere yoluyla edinilen eserler, Neolitik Çağ'dan itibaren Eski Tunç, Asur, Urartu, Helenistik, Roma, Bizans, Artuklu, Selçuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı devirlerine ait eserler kronolojik olarak sergilenmektedir.ayrıca bunlardan başka birçok başka eser de sergilennmektedir.
Cahit Sıtkı Tarancı
Müzesi [değiştir]
Şair Cahit Sıtkı Tarancı'nın doğduğu bu ev geleneksel Diyarbakır evlerine güzel bir örnek teşkil etmektedir. 1973 yılında Kültür Bakanlığı tarafından satın alınıp müze haline getirtilmiştir. Müzede Cahit Sıtkı Tarancı'nın eşyaları, mektupları ve kitapları sergilenmektedir.
Ziya Gökalp Müzesi [değiştir]
Ziya Gökalp'in yaşadığı bu ev 1956 yılında müze haline getirtilmiştir. Gökalp'in eşyaları, mektupları ve kitapları sergilenmektedir.
Sosyal Aktiviteler [değiştir]
Diyarbakır ili son dönemlerde önemli atılımlara ev sahipliği yapmıştır. Bunların başında ise bölgenin önemli işadamlarından biri olan Cebeli Dinç'in temellerini attığı Dicle At Çiftliği gelmektedir. Bölgede bir ilk olması bakımından dikkatleri çekmektedir. Tesisin 2009'un ortalarında hizmete girmesi bekleniyor.
El Sanatları [değiştir]
Diyarbakır'ın el sanatları
içerisinde kuyumculuk, ipekçilik, bakırcılık önde gelmektedir.
Diyarbakır el sanatları, I. Dünya Savaşı'na kadar çok ilşeri
bir düzeydeydi. Örneğin Konya'daki Mevlana türbesinin ikinci kapısı,
Bağdat'taki İmam-ı Azam türbesinin altın ve gümüş işlemeli
kapısı ile avize, şamdan ve kandilleri Diyarbakır'da yapılmıştır.
Eskisi kadar olmamakla birlikte günümüzde önemini koruyan bu el sanatlarında hasır bilezik, kişmiş gerdanlık, gümüş işlemeli nalın ve çekmeceler Diyarbakır'ın kuyumcularının beğenilen ürünleri arasındadır. Köylerde el dokumacılığı ve halı, kilim üretimi de yapılmaktadır.
Halk Oyunları [değiştir]
Davul, zurna eşliğinde oynanan Diyarbakır oyunları yörenin aşk, ıstırap ve bazen de aşiretlerinin sosyal durumlarını konu alır. Oyunlardan bazıları; Delilo, Halay, Esmer, Çaçan, Tekayak, Çiftayak ve Çepik'tir. Bu oyunların kendilerine özgü özellikleri, ayrı figür ve hareketleri vardır.
Mutfak [değiştir]
Binlerce yıl Arap, Ermeni,
Kürt, Süryani, Türk, Yahudi ve Zaza halklarının içiçe yaşadığı
Diyarbakır'da, bu kültürlerin bileşiminden meydana gelen yemek kültürü
bir hayli zengindir. Mutfağın temel malzemeleri kuzu eti, yöresel
baharatlar (sumak, kişniş, karabiber vs.), pirinç, sakatat çeşitleri,
tereyağı ve bulgurdur. Bu nedenle Diyarbakır mutfağı ağır yemeklerden
oluşur. Diyarbakır lahmacunu ve kadayıfının yanı sıra peyniri
ile de ünlüdür. En ünlü yemekleri kaburga dolması, sac tava, meftune
ve ciğer kebabıdır.
Gaziantep
Gaziantep, halk arasındaki
eski adıyla Antep, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile Akdeniz
Bölgesi arasında bulunan aynı adlı ilin merkez şehridir.
Güneydoğuda şehir olarak en fazla nüfusu barındırır.[2] Sanayi
ve gelişmişlik bakımındandan birincidir. Gaziantep, Şehitkamil,
Şahinbey olmak üzere iki metropol ilçeye ayrılmıştır. Gelişmişlik
açısından Türkiye'nin 20. büyük ilinin merkez ilçesidir.[3] Ayrıca
Gaziantep, Türkiye'nin hâla yaşanılan en eski kenti olup, Dünya'nın
da hâlâ yaşanılan en eski kentlerinden biridir.[4] Bunların yanında
Gaziantep, Türkiye sanayisi ve ticaretinde de çok önemli bir yer
tutar. Bunun sebepleri arasında Gaziantep'in Anadolu ile Orta Doğu
arasında bir konumda bulunması ve liman kentlerine yakınlığı sayılabilir.
Gaziantep'in simgeleri arasında Gaziantep Kalesi, baklava ve antepfıstığı
sayılabilir.
Tarih [değiştir]
İlk çağlar [değiştir]
Zeugma antik kentinden çıkarılan
ve şu anda Gaziantep Arkeoloji Müzesi'nde sergilenen "Çingene
Kızı" mozaiği. Mozaikteki kişinin Yunan mitolojisindeki yeryüzü
tanrıçası Gaia olduğu düşünülmektedir.
Günümüzdeki Gaziantep'in yakınlarında bulunan Dülük (Dolikhe ya da Doliche) bu yöredeki en eski kenttir. Arkeolojik kazılarından bu kentte Paleolitik dönemden beri insanların yaşadığı bilinmektedir.[8][9] Ancak, Dülük Erken Tunç Çağı'ndan sonra bir sürekli yerleşim yeri hâline gelebilmiştir.[10] Bu kent, İpek Yolu üzerinde bulunduğu için çok gelişmiştir.
İlk kurulduğuda Babil yönetimi altında kalan kent, M.Ö. 1700'lü yıllarda Hititler'in eline geçer. Hititler'den sonra Mısır yönetimine geçen kent,[11] M.Ö. 700-M.S. 546 arasında ise kronolojik sırayla Medler, Asurlular ve Persler tarafından yönetilir. İ.Ö. 6. yüzyılda ise kent sırası ile Makedonya, Selevkos ve Komagene uygarlıklarının yönetimi başlar. Gaziantep ve Şanlıurfa, tarih boyunca, Diyarbakır eyaletine bağlı sancaktı.[11]
Yeni bir kent [değiştir]
Romalılar, Dülük yakınlarına Antiochia ad Taurum adında yeni bir kent kurar. Bu kent İsa'nın havarilerinden Yuhanna'nın Hıristiyanlık'ı yaymak için seçtiği merkezlerden biri olmuştur. Kent, M.S. 395 yılında Bizans İmparatorluğu'nun eline geçer.[8] M.S. 636 yılında halife Ömer bin Hattab, İslamiyet'i yaymak için Ayıntap) ve Hatay yöresini Bizanslıların elinden alır. Bu şekilde Ayıntap halkı İslamiyet'i kabul eder. Bu arada Dülük, hızla eski önemini yitirmektedir.
Информация о работе Başlığın diğer anlamları için Güneydoğu (anlam ayrımı) sayfasına bakınız